• Anasayfa
  • Favorilere Ekle
  • Site Haritası
Eğitim Yazıları
Eğitim ve Para
24/11/2014
Eğitim ve Para

Siyasilerimizin Ülkemiz için koydukları hedefleri gördükçe heyecanlanmamak elde değil.

 -“Cumhuriyetimizin 100. yılında, dünyanın ilk 10 ekonomisi arasına gireceğiz.”

-“2023 yılında 500 milyar dolar ihracat hacmine ulaşacağız.”

Bu hedefleri elbette iyi niyetli, ülkesini daima ileride görmek isteyen düşünceler olarak değerlendirmek gerekir. Ayrıca liderlerin daima iyi ve büyük hedefler koyarak, motivasyon sağlamaya çalışmaları da yanlış olmayan bir durumdur.

 

  1. Kendi değerlerimize bağlılık ve etik eğitimi.
  2. Matematik ve Fen - teknoloji eğitimi,
  3. Yabancı dil eğitimi
  4. Teknoloji okur yazarlığı

 

Ancak bu hedeflerin ne denli gerçekçi olup olmadığını da sorgulamak gerekir. Çünkü hedefler gerçeğin biraz ilerisinde olabilir. Ama imkansıza yakın olursa, bu göz boyama ya da kandırmayla ifade edilebilir.

 

Bugün 2023’e 10 yıl var. Ben ekonomist değilim, öyle karışık rakamlarla durumu ifade etmeye çalışmayacağım. Zaten becerebilsem de bu ifadeleri anlayabilen çok az oluyor. Şöyle bir sokak gözüyle bakıldığında, bu hedeflerin gerçekleşmesi, şimdiki gidişatla imkansız gibi görülüyor. Mesela Türkiye yılda yüzde 10 büyüse (ki bu imkansız),10 yılda yüzde 100 büyümüş olur. Bu performans, 132 milyar dolar ihracatı olan ülkemizi, bu günün değerleriyle 500 milyar dolarlık ihracat hacmine ulaştırabilir mi? Maalesef...

Bu günkü 17. büyük ekonomimiz, belki 16. veya 15. ekonomiye ulaşabilir. Kimleri geride bırakabiliriz? Belki bir basamak önümüzdeki Endonezya’yı 15.Güney Kore’yi geçeceğimizi pek sanmam ama 14. İspanya ve 13. Meksika’ yı geride bırakabiliriz. Bana göre bu bile çok önemli bir başarı sayılmalıdır.10 yılda ihracatımızı iki katına çıkarmak müthiş bir başarı sayılmalıdır.

 

10. EKONOMİ HAYALİ EĞİTİMLE GERÇEKLEŞEBİLİR

 

Bir kere Türkiye dinamikleri bu ekonomiye ulaşmamız için yeterli olmayabilir. Dış dinamikleri de kullanabilmeliyiz. Üreten ve dünyada rekabet edebilen insanlar yetiştirmeliyiz.

25 milyon genç insanımız var. İyi eğitirsek avantaj, eğitemezsek büyük bir dezavantaj olabilirler.

Bu gençlerin eğitiminde şu unsurlara çok önem vermeliyiz;

Her yıl açıklanan dünyanın en büyük 10 firması listesine bakıldığında, ilk 10’da en az 6-7 tane bilişim ve teknoloji firmasının yer aldığı görülür.

Yine dünyanın en büyük ekonomilerine bakıldığında, ilk sıralarda ABD, Çin. Japonya ve Almanya gibi teknoloji üreten ve ihraç eden ülkeler yer alıyor.

Bunların anlamı şu, teknoloji üretip satabilecek kabiliyetleri artırmak ve dünya ile rekabet edebilecek hale getirmek gerekiyor. Bunun için eğitim alt yapımızı buna uygun dizayn etmeliyiz. Şu ana kadar bunda pek başarılı olduğumuzu söylemek maalesef mümkün değil. Eğitimde alınan kararlarda bir devamlılık yok. Biri yeni bir sistem getiriyor, bir diğeri onu kaldırıp başka bir sistem uyguluyor. Bunlar yapılırken yeterli derecede araştırma ve inceleme yapılmıyor.

Cumhuriyet tarihinde iş başına gelen 61 hükümette 77 Milli Eğitim Bakanı’ nın görev yaptığını söylersek, ne demek istediğimizin daha iyi anlaşılacağını sanıyorum.

Ülkemizde yıllardır bir sınavlardır tutturuldu gidiyor. İlk ve orta okul eğitiminin tümü,lise giriş sınavlarına;lise eğitimi de üniversite sınavlarına odaklandı.Eğitim teğet geçilip öğretime odaklanıldı. Hormonlu sınav başarılarıyla da kendimizi kandırıp durduk. Biz içeride birimizle yarışırken, dünya ile yarışmayı unuttuk. 

2003’den beri yapılan PISA sınav sonuçları, gerçeği dört yılda bir yüzümüze vurdu. Matematik ve Fen’de gerisiniz, dedi. Hatta Türkçe’ de de gerisiniz, çocuklarınız kendi dilinden okuduklarını anlamakta güçlük çekiyor, dediler. Düşünün, Türkçe’ den okuduğunu anlayabilenlerin oranı yüzde 4.İşin vahametini yine anlayamadık. SBS birincileriyle avunduk, oyalandık.

2013 PISA sonuçları gerçeği bir kez daha yüzümüze vurdu.65 OECD ülkesi arasında bizim 15-16 yaşındaki öğrencilerimiz Matematik’ te 44.,Fen’den de 43. olabildiler. Türkçe’ den ise ancak 42. olabildiler.

Diyelim ki,bu PISA bize taktı.Not vermiyor.Ağzımızla kuş tutsak geçirmeyecek.

Yine 4 yılda bir yapılan Uluslar arası Fen ve Matematik Çalışması (Trends in International Mathematics and Science Study-TIMSS) sonuçları da PISA ile paralellik taşıyor. Bu çalışma 4.-8. sınıf öğrencilerini kapsıyor. En son 2011’de yapılmıştı. Türkiye 50 ülke arasında Matematikte 35.Fen’de ise 36. olabildi.

Bunlar da mı bize taktı?

Bu sınavlarda ilk sıraları alanlara bakıldığında Singapur, Güney Kore, Japonya, Hong Kong, İngiltere, ABD ve Almanya gibi teknoloji üreten ve ihraç eden ülkeler olduğu görülüyor.

Bu da bize ülke ekonomisiyle eğitimin; matematik ve fen eğitimiyle teknoloji üretmenin ve ihraç etmenin ilişkisini açık bir şekilde gösteriyor.

Bu yüzden üstte, bu gün dünyanın 15. ekonomisi olan Güney Kore i geçmemiz zor ama 14. ve 13. olan İspanya ve Meksika’ yı geçebiliriz, dedim. Çünkü Güney Kore 2013 verilerine göre 435 milyar dolar olan ihracatının 122 milyar dolarını teknoloji ihraç ederek elde ediyor. Türkiye’ nin ise toplam 132 milyar dolarlık ihracatı içerisinde teknoloji ihraç ederek elde ettiği miktar sadece 1.9 milyar dolar. Bu yüzden biz Güney Kore’ yi geçemeyiz.

Güney Kore eğitim problemini çözdüğü için, matematik ve Fen- teknoloji eğitimini küçük yaşlardan itibaren sistemli bir şekilde okullarına yerleştirebildiği için hem uluslar arası sınavlarda, hem de ihracatta bizim önümüzde yer almaktadır.

Bırakalım uluslararası sınavları, biz kendi yaptığımız sınavları bile doğru okuyamıyoruz. Son yıllarda yapılan üniversite giriş sınavlarına bakacak olursak, toplam 1 milyon 900 bin öğrenciden 1 milyon 200 bininin Fen bilgisi sorularından 5 tane doğru yapamadığı görülür. Matematikten de 850 bin öğrencinin 5 tane soruyu bile doğru yapamadığını görüyoruz.

Durum bu.

Bu yüzden 1.9 milyar dolarlık teknoloji ihraç edip,22 milyar dolarlık ithalat yapıyoruz. Dünya ihracat liginde 32.sırada, ithalat liginde 20. sıradayız.

Bunları yazarken Devlet Bakanı Sn. Ali Babacan’ ın aylar önce, bir gazetede okuduğum şu demecini hatırlatmadan geçemiyorum:

“Dünyada, okumuşluk ortalaması 6 yıl olup da, kişi başına düşen yıllık geliri 10 bin doların üzerinde olan bizden başka bir ülke yoktur.” İfade yaklaşık böyleydi.

Sonuç olarak, bütün süreçleriyle eğitim sistemini yeniden revize etmenin zamanı geçiyor. Endüstri çağına bile adapte edilememiş bir anlayışla, bilişim çağının insanlarını yetiştiremeyiz. Hepimiz ön yargılarımızı ve eğitimle ilgile kişisel veya gurupsal çıkarlarımızı bir tarafa bırakıp ulusal, uzlaşıcı, katılımcı ve realist bir sistemde uzlaşmalıyız.

Kısaca, Mevlana Hazretleri’ nin dediği gibi, dünün güneşiyle, bu günün çamaşırını kurutamayız.

Şubat  2014

KAYNAK: Talip Emiroğlu



4136 kez okundu. Yazarlar

Yorumlar

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu yapmak için tıklayın

Yazarın diğer yazıları

EĞİTİM’de FİN MUCİZESİ - 31/05/2012
Eğitimde şifreleri kırılamayan ülke: Finlandiya
Saat
Takvim
Döviz Bilgileri
AlışSatış
Dolar32.224632.3537
Euro34.609234.7479
Site Haritası